HACI DURSUN AKBALIK EFENDİ HAZRETLERİ ALDIĞI GÖREVİN MANEVİ AĞIRLIĞINI ANLATIYOR
“…Hiçbir beklentim yok. Hiçbir zaman kendime yorum yapmadım. Efendimizin, Sultanımızın yanına otururken hazer ediyordum, haya ediyordum. Arkadaşlar bir şey şüphelenirler belki, bir beklentisi var zannetmesin diye hep kenarlara kaçmayı tercih ediyordum. Ama Efendimiz çağırıyordu yanına. Adap gereğince çağrılınca gitmemiz gerekiyordu. Efendimiz emir buyurunca, birkaç kelam sohbet ediyorduk.
Ama böyle bir şeyin bizim başımıza geleceğini, efendim, böyle bir görevin bize tevdi edileceğini hiç beklemediğimiz bir anda, ama Bekir ağabeyimizin biraz evvel buyurduğu gibi, meğer Sultanımız bazı yerlerde, esprili oluyor zannediyordum bana, “Heze Şeyhül Ekber” buyururdu. Biz kendimize yorum yapmazdık öyle bir şeyi.
Efendimiz bazen Çorumlu Pir Hazretleri’nin Medine-yi Münevvere’ye defnedilmesinden sonra, ordaki Araplar O’nu kabirden çıkarmak istemişler;
Haki Hazretleri de başındayken,
-“Al cenezeni burdan”
-“Hayır, vasiyet var burda yatacak,”
-“Al.”
Almamış, onlar kendileri asılıyorlar, uzatmayacağım, çoğunuzun bildiği şey ve kefene ne kadar asıldılarsa, merhum Çorumlu Pir Hazretleri’ni ordan almaya uğraştılarsa da, Cennet’ül Baki kabristanından bir türlü çıkaramamışlar. O zaman demişler ki: “Heze Şeyhül Ekber”, işte Bu, gerçek Şeyh’tir, büyük Şeyh’tir ve oraya defnedilmiş; mekânı Cennet olsun.
Merhum Efendim de arada böyle espri yapıyordu. Bana göre öyleydi; ama, beklemediğimiz bu ağır yükü bizim üzerimize yükleyeceği hiç hatırımdan geçmezdi; hiç de beklentim yoktu;
Ama şuna karar vermiştik; Bekir Ağabey, bizi, Aybastı’ya çağırdığı zaman istişare etmek için Aybastı’da toplantımız var; hatim hocalarımızla beraber buyrun gelin dediğinde; tamam Bekir Ağabey geliyoruz, dedik.
Durmuş Hocamızla beraber, diğer arkadaşlarımızla hep bunu istişare ettik; dedik ki Efendimiz boş adam değildi; büyük insandı, kimi emretmişse, kimi göstermişse O’na tabi oluruz.
Herhalde bunun istişaresi için çağırıyorlar diye. Hatta bizim kafamızda başka yorumlar vardı. Kendi tarafımıza hiç yormamak kaydı ile, Bekir Ağabey sandalyeye oturup da bize bu görevin tevdi edildiğini, Hanım Annemizin de aynen tasdiklediğini söylediğinde biz yıkıldık orda.
Söylemesi garip olmaz inşaallah. Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselama, Cebrail Aleyhisselam birden Nur Dağı’nda gelip de “İgra Ya Muhammed”deyince nasıl sarsıldı;La Teşbih, biz onların ayağının tozunun toprağı bile olamayız da; Peygamberimiz’in sarsılması gibi bir sarsıntı tuttu.
Çarpıldık sanki adeta, böyle ağır bir görevi, sorumluluk yükleyen bir yükü üzerimize Efendimizin tevdi etmiş olması gerçekten bizi sarstı. Bir tek şey yapabildik, kabul etmemek için direndik. Cemal Hocamıza söyledik, Efendimiz, Cemal Hocamız bir teklif etmişti Efendimize, olur dememişti (ama) gülümsüyordu.
Ne bilelim bizi düşündüğünü, Allah’ın öyle emrettiğini, Rasulullah’ın böyle uygun gördüğünü biz nerden bilelim..
Ve ancak gözlerimize gücümüz yetti, Hanım Annenizle beraber oturup sabaha kadar ağladık…”

Sohbet İzle
Sohbet Dinle